Çetin

32 ÇETİN kini de bedavaya getireceğim.’ dediğimde öyle bir baktı gözüme, bunu sen mi düşün- dün, dedi. Evet, ben düşündüm, dedim. Herkes aldı ama kimsede para yok, sonra vereceğiz dediler. Ben o zaman 10 tane niye aldım onu bilmiyorum. Sınıf daha ka- labalıktı ama 9 tanesini sattığımı, boyaları da sıkarak sattığımı hatırlıyorum. Fırçaları da dağıttım herkese. Fakat zannedersem tam hatırlamıyorum resimler herhalde or- tak yapıldı. 10 kişinin paleti ve fırçasıyla. Hatta o resimler bu olay anlatılarak sınıfta sergiye asıldı. Tahtalar vardı, orada sınıfa asıldı. Öğretmen çok şaşırdı. Sen bunu na- sıl düşündün, dedi. Hocam para yok, pul yoktu. Ben de alamıyordum. Ben dedim buraya satarım üç-beş kuruş para kazanı- rım, bu parayla da ben kendiminkini be- davaya getiririm, diye düşündüm. Kimse almasaydı ben de götürüp geri verecektim kırtasiyeye. Mehmet hoca, sana parala- rı getirecekler mi bakalım, dediğinde de ‘Size güvendim. Siz toplarsınız parayı.’ de- dim, güldü. Allah rahmet eylesin. Bu anımı hiç unutmam. Okulda bir gün merasimde okulun önüne çıkarttı, beni. Örnek talebe olarak gösterdi. Her sene müsamere yapılırdı. Müsame- relerde çıkardık şiirler şarkılar söylerdik. Çok güzel günlerdi.” Ahmet Öztunalı, yıllar sonra oğlu Çetin Öztunalı’ya Almanya günlerini anlatırken şunları söyler: “Önce çok ciddi bir sağlık kontrolundan geçirdiler. Daha sonra bizleri barakalar- dan oluşan koğuşlara götürdüler. Orada yatıp, kalktık. Koşullarımız çok ağır koşul- lardı. Yıllar içinde bu koşullar iyileşti ama biz ilk olmanın zorluklarını yaşadık. Onlar da bize alışıyordu, biz de onlara. Bir süre sonra o koşullarda çalışamayacağımı anla- dım. Ve ülkeme geri döndüm.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=