

Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
◀
33
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
gelip Setbaşı’na yerleştik. Arsayı aldıktan sonra üç ay bekledik. Temmuz’da aldık ama arsaya Ey-
lül’de girebildik. Çünkü üzerindeki tütünün toplanmasını bekledik. Bu bölge sadece tütün ekile-
bilen çok sulak bir araziydi. Araziyi doldurmamız gerekiyordu. Sönmez İş Sarayı’ndan çıkan tam
bin kamyon hafriyatı bölgeye döktürdük. O arada korkunç bir yağmur yağdı ve Demirtaş girişi,
o daha düzeltilmemiş hafriyatın da etkisiyle su doldu. Yol geçilemeyecek hale geldi ve kapandı.
Meğerse o hafta sonu Süleyman Demirel, Demirtaş Barajı’nı açmaya gelecekmiş. Benden apar
topar bir kaç saat içinde yolu işler hale getirmemi istediler. Bu benim için olanaksızdı. Ben de o
gün kaçtım. Beni bulamayınca hemen YSE aranmış ve yol açılmış.
Fabrikayı kuracağız, makine getireceğiz, o dönemlerde döviz yok, 70 sente muhtacız ve
ithalat yasak. Dedilerki işçi şirketi kurun Almanya’dan permi ile 2. el fabrika getirin. Abim de
Almanya’da bir tesis buldu. Anlaştık iki TIR’a fabrikadaki her şeyi yükledik. Sonunda büyük
mücadelelerle fabrikamızı kurduk, önüne de bir idari bina yaptık. Zincir yapacağız, çelik gereki-
yor. Çelik yok. Neredeyse inşaat demirini çelik diye satıyorlar. Çok zorlu günlerdi.
Bu işe başlayınca bir gün Bursa Valisi Zekai Gümüşdiş ziyaretimize geldi. Kendisi daha
önce Tokat daha sonra Aydın Valisi’ydi. Kendisiyle Tokat’tan tanışıyorduk. Aydın’dayken de İl
Özel İdaresi adına bize benzer bir fabrikanın yönetimindeydi. Gümüşdiş’i ağırlarken, bana dön-
dü, ‘Aydın bey şu camı kapatalım, dışarıdan çok kötü koku geliyor. Bu ne kokusu?’ dedi. Ben de
‘Kanalizasyonun buraya kadar gelip dışarıya verildiğini’ ifade ettim. O da ‘Buranın sanayi bölgesi
olması gerek, neden organize sanayi olmuyor sunuz?’ dedi. Sonra BTSO Genel Sekreteri Ergun
Kağıtçıbaşı’nı aradı ve bizim onu ziyaret edeceğimizi söyledi.
Bu arada da rahmetli Mustafa Karaer’in liderliğinde bizler bir biçimde bir araya geliyoruz.
O dönemki yol, su, kanalizasyon, elektrik, telefon gibi sorunlarımıza çözüm yolları arıyoruz. İşte
dernekleşme çalışmaları gibi çalışmaların yoğun olduğu bir dönemdi. Biz Celal Beysel, Macit
Merter, Mustafa Barutçuoğlu ve Mustafa Karaer ile Ergun Kağıtçıbaşı’nı ziyarete gittik. Sorunla-
rımızı dile getirdik. O bizi OSB’ye yönlendirdi. Orada da özetle bu işin çok zor olduğunu ve ya-
pamayacağımızı dile getirdiler. Ama biz yılmadık, dernek arkasından diğer çalışmalar, sonunda
1990 yılında Organize Sanayi Bölgesi hüviyetine kavuştuk.
Burada özellikle Mustafa Karaer’i rahmetle anmak istiyorum. Adam koca valiydi. Akşam
bir konuyu dile getirirsiniz, ertesi gün size projelendirilmiş şekilde o konuyu getirir, bütün gece
çalışırdı. OSB olduktan sonra bir gün Mustafa Karaer’e dedim ki ‘Mustafa abi senin buraya büs-
tünü dikelim.’ O da ‘Aman sakın ha büstümü yıkarlar. Siz en iyisi verecekseniz adımı bir caddeye
verin. Hiç olmazsa o değiştirlse bile kayıtta kalır.’ dedi. Böylece Demirtaş Organize Sanayi Bölge-
si’nin ana arteri olan cadde Mustafa Karaer Caddesi oldu.
Bu arada OSB oluş sürecinde DPT’de takıldığımız bir bürokrat vardı, Ali Yonca. Bir türlü
konuya sıcak bakmıyor, bize fabrikalarınızı alın İnegöl ve Bilecik’e götürün diyordu. Sonunda
bir gün ‘Ali Bey şu işi halledin Demirtaş’taki bütün alanlara yonca ekeceğim.’ dedim, gülüştük.
Bu arada bir gün Demirtaş Belediye Başkanı Halil İbo bana ‘Fabrikanızın olduğu yerden yol
geçecek, sizin fabrika da yıkılacak.’ dedi. Biz de o zaman şu andaki Zimaş’ın yerini satın aldık.
Hani bir laf vardır ‘Kötü komşu insanı hacet sahibi yapar.’ derler.
Sonra Halil İbo’nun öngörüsü çıkmayınca bir kutu tatlı yaptırdım ve belediyeye gittim.
Oradaki arkadaşlara dağıttık. Halil İbo şaşırınca da neden dağıttığımı anlattım.