

46
▶
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
genin o günkü durumunu şöyle anlattı:
“Kardeşim Faruk Şahin ile birlikte 1994-95 yılında bu Demirtaş’taki yatırıma karar verdik.
Mehmet Şahin
Entegre bir tesis kuralım dedik. Kendi mesleğimizle alakalı. Saçı boru yapmak, sac ağırlıklı
boru yapmak, boruyu rezistans yapmak, boruyu bir mamul olarak ortaya çıkarmak. Hedefimiz
oydu, tek tek makine almak değil. Biz tabii tersten gittik, önce makineleri sipariş verdik ve aka-
binde arazi konusuna geldi. DOSAB’a geldiğimizde 1. Bölge 2. Bölge dediğimiz bölgelerde, fiyat-
lar çok yüksekti. O dönemde araştırmalarımızda, o fiyatlara bir arsa alıp yapmak, bizi bayağı
zorlayacaktı.
Araştırdığımızda buranın daha yeni 3. bölge olarak şuyulandırma çalışmaları başlıyordu.
Bu işi yapan o günkü, Fuat Taşkın diye bir arkadaşımız vardı. O bize arazi verelim dedi. O gün
araştırmalarımıza göre, alalım almayalım diye düşünüyoruz. Daha şuyulandırma olur mu ol-
maz mı, veyahut da işte; sanayi bölgesi açılır mı açılmaz mı, şuhlandırılır mı diye ama yine de
bir tarla aldık. Öyle bir süreç yaşadık ki uzadı işler, itirazlar çoktu. Sonuçta neyse geldiğimiz
konu biz artık makinelerimiz gümrükte bekliyor, biz bir an önce kazmayı vuralım, binayı yapa-
lım falan derken iş uzayıp duruyor. O gün için sağ olsun Vali Orhan Taşanlar, yine bir DOSAB
yemeğindeyiz. ‘Sayın Valim, ne yapacağız, makinelerimiz gelecek, koyamıyorum, yer yok. Başka
bir yere mi gidip yatırım yapacağız?’ dediğimde, İsmet başkanımız vardı. Demirtaş Belediye
başkanı. Allah rahmet eylesin. Ona döndü, ‘İsmet Başkan, niye sanayiciye yardımcı olmuyorsun?’
falan diye seslendi. Sağ olsun bizi çağırdı gittik tekrar, izni verdi, bize. Ama tapu falan yok. Şu-
yulandırmada kağıt üzerinde yerimizi belirlediler.
Sonra işe başladık. Binayı bitirdik. Yolumuz yok, elektriğimiz yok, sanayi bölgesi olarak. Ne
yapacağız? Yine o dönemde rahmetli oldu, o zamanlar Ahmet Kuruoğlu, zaten o ilk gelenlerden,
bu arka tarafta olan, 3. Bölge dediğimiz en arkadaki olan. O zamanlar bizim birkaç arkadaşımız
daha vardı. Marmara Sünger vardı, Mehmet’ler vardı. Erol Hiçyılmam vardı. Celal Kırayoğlu,
Muzaffer Karışman ağabey de vardı. O zamanlar biz ne yapabiliriz diye düşünürken benim yatı-
rımım vardı; bir de Ahmet ağabeyin yatırımı vardı.