Previous Page  96 / 152 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 96 / 152 Next Page
Page Background

95

Anadolu’da sanayi ve iş dünyasının örgütlenme sürecindeki ilk model

Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği

olarak SKT’nin kendi emeğimizle yaptığımız bu preslerdi. Şunu söylemek istiyorum. O günlerde pres almak, hatta görmek müm-

kün değildi. Çünkü yoktu. Bazı şeylere erişmek de zordu. Bunları, Türkiye’nin o günlerdeki halini ortaya koyduğu için anlattım.

Anlatacak çok şey var. Ben hep geriye gittiğimde çocukluğumda babamın yaptıklarından başlamak geliyor içimden. Babam,

çoğunuz bilirsiniz at arabası imal ederdi. Şimdi düşünüyorum da, ben at arabasının herşeyinin nasıl yapıldığını hatırlıyorum.

Hepsi gözlerimin önünde gibi. Herşeyi dahil... Civatasından dingiline varıncaya kadar... Demir ve ağaç işleri dahil. Tekerleği nasıl

yapılır, ağaç işleri nasıl yapılır... Hayret bir şey, ben daha çocuk yaşlarımda dolanırdım, demek ki çok meraklıymışım ve neyin ne

olduğunu anlamışım. Daha sonra biraz yetiştikten sonra bazı işlerde çalıştım da... Balyoz da salladım... Kılavuzlarla somuna

diş de açtım. Çünkü arabanın herşeyi yerli olarak yapılırdı. O demirler, civata, somun, düşünebiliyor musunuz dövme demirle

yapılıyordu. Bazı nazik yerlerinde Avrupa’dan gelme civatalar kullanılırdı. Yoksa o bütün güçlü vidalar, somutlar, bağlantılar

dövülerek yapılırdı. Çok uzatmayayım ben, ama neler anlatabileceğimin bir işaretini vermiş olmakla yetineyim. Anlatırken beni

dinlemeye biraz talim yapmak lazım. Bu başlangıç için çok teşekkür ediyorum. Öyle olaylar değerlendirildi ki mesela

Nevzat

Toka

’dan sözedildi.

Nevzat Toka, Bursa’da sanayicilere rahmetli Kemal Hoca’ya da hidroliği anlatan, öğreten adamdır.

Çok enteresandır.

İsmail Yeşilova:

Ben anlatmaya başladığım zaman başından başlamak isterim. Sen yarıdan başladın. Tekerler hangi ağaçtan

olurdu, onları da anlatmalıydın. Demir o ağaca nasıl geçer. Şimdi anlatsan kimse inanmaz bunlara.

Talat Diniz:

Bugün o günkü araba dingilini yapan yok. Kampana mampana... Eski kalite yok. Dingil olmadan araba olmaz.

Şase olmasa da olur. Dingili bile yapan yok. Yeni at arabası ihtiyacı oluyor bazı yerlerde. Onu yapanlar eski arabaları topluyor,

onun dingillerini tamir ediyorlar. Babamın 1953’te yaptığı bir yaylı arabayı, eski araba satan birinden ele geçirdim. Fabrikanın

bahçesinde duruyor.

Ali İhsan Yeşilova:

TOFAŞ’ın otomobil müzesi çok güzel bir örnek. Fakat Bursa’ya iyi tanıtılamadı. Biraz da ters yerde, ama ha-

kikaten çok iyi bir müze.

İsmail Yeşilova:

Ben baştan başlamak isterim. Onun için

Bababar Günü

’nde bana çok söz hakkı vereceksiniz.

Talat Diniz:

Babam adına övünmek olacak ama o kadar düzenli çalışılırdı ki her gün, özellikle yaz günü bir arabanın herşeyi

orada yapılırdı. Çalışan kişi sayısı da 10-12’ydi. Bir araba tekerlekleri takılır, kapının önüne konur, boyacı gelir,

boyacı futbolcu

Sinan’ın dedesi Recep usta,

gelir boyasını atar. Sabah ilk dingilleri dövülür, her saatte iki örs iki ocak, civatalara somunlara diş

açan ekip. Birisi tekerlekçi, birisi sair parçaları yapar. Bu ekip günde bir at arabasını yapar bitirirdi. Düşünün elektrik yok. Delikler

kollu maktapla delinir. Volan var, onun hızıyla ocaklarda körük yanar. İlginçtir, bugün saat 10’da ne oluyor, dingil dövülüyor,

diyelim, ertesi günü aynı saatte aynı iş yapılır.

Tam bir Kaizen mantığı...

İsmail Yeşilova:

Yıl 1957, Kozluören Köyü’nde inşaat yapıyoruz. Ahşap ustasıyım. Benim tek emelim Bursa’ya kendimi atmak.

1957’nin Mayıs ayında Ramazan Bayramı. Arkadaşlara söylüyorum bana Bursa’da bir iş bulsanıza, diye. O arkadaş Bursa’da bir

karoseri işyerinde çalışıyordu. Yeniyol’da rahmetli Rüştü Ayman diye bir arkadaş, karoserci. Yanına çırak olarak girdim. Köyde

çerçeve yapıyordum, makine falan yok, elimle. Günde bir tane yapıyorum. 10 lira. Kapı yaparsam, doğrama kapı yapıyorum,

malzemesini veriyorlar, onlar 15 lira. O da günde bir tane.

Bütün emelim Bursa’ya gelmek.

Geldim. Usta ile konuştuk. Hatta

perşembe günüydü, konuştuk, o gün işbaşı yaptım. Cuma çalıştım, cumartesi günü tuttu dedi ki, 25 lira para vardı. Köyde de

yevmiye 5 lira. “

Sana 45 lira para verebilirimhaftada oğlum, sen bilirsin.”

dedi. Uzatmayalım, oğlumuz da (Ali İhsan) 1,5 ya-

şında. Neyse 2,5 yıl orada işçilik yaptım. Kayhan’da bir arkadaş vardı. Daracık yerde, 20 kuruş para bulurduk, giderdik. 15 kuruşa