

Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
◀
17
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
I. Sanayi Devrimi ile İngiltere’nin dünya ekonomisindeki ağırlığı en üst düzeye çıkmıştı. II.
Sanayi Devrimi ise beraberinde dünya ekonomisine Amerika ve Almanya üstünlüğünü getirdi.
Ülkemizde ise sanayileşme hareketleri ancak 20. yüzyılın ikinci yarısı ile başladı. Bu konu-
ya da kısaca bir göz atalım.
Türkiye’nin İktisat tarihini değerlendirdiği çalışmasında Prof. Dr. Korkut Boratav
(8)
süreci
dönemlere ayırmış. 1908-1985 yıllarını kapsayan çalışmada 1913 ve 1915 yıllarında yapılan sana-
yi sayımlarına yer verilmiş:
“Bugünkü Türkiye sınırları içinde kalan Batı Anadolu ve Marmara bölgelerinde, yani ülke-
nin en gelişmiş yerlerinde, 1908’den önce kurulmuş sınai tesislerin, 20 un değirmeni, 2 makarna,
6 konserve, 1 bira fabrikası, 2 tütün mağazası, 1 tuz, 3 tuğla, 3 kireç, 7 kutu, 2 yağ, 2 sabun, 2
porselen imalathanesi, 11 tabakhane, 7 marangoz ve doğrama atölyesi, 7 yün, 2 pamuklu iplik ve
dokuma, 36 ham ipek, 1 ipekli dokuma ve 5 ‘sair’ dokuma fabrikası, 35 matbaa, 8 sigara kağıdı, 5
madeni eşya ve 1 kimyasal ürün fabrikasından ibaret olduğunu ortaya koyuyor.”
Ülkenin sanayi profilinin büyük bölümünü içerdiğinden şüphe olmayan bu kuruluşlar, 1908
yılında çağdaş anlamıyla bir Osmanlı sanayiinin var olmadığını açık seçik ortaya koymaktadır.
Ayrıca, Boratav, dönemsel olarak değerlendirdiği çalışmasında Türkiye’nin iktisat tarihini
anlatırken, şu konulara dikkat çekiyor.
“Açık ekonomi koşullarında yeniden inşaa diye adlandırılan 1923-1929 yılları arasındaki
dönemde devlet desteğiyle yerli sermayedar ‘yetiştirme’ girişimlerinin en etkili ve yaygın yön-
temlerinin başında, devlet tekellerinin imtiyazlı özel şahıs ve şirketlerce işletilmesi gelir. Lozan’ın
gümrük resimleri ve vergilerle ilgili kısıtlayıcı hükümlerinden kurtulmanın bir yolu birçok ma-
lın ve hizmetin üretim veya ithalini devlet tekeline almak oluyordu.
(9)
1927 Sanayi Sayımı’na göre, imalat sanayiinde çalışan 237,000 işçinin 109,000’i 4’ten az işçi
çalıştıran iş yerlerinde istihdam edilmekte idi.
1930-1939 döneminde Korumacılık ve Devletçilik iktisat politikalarının belirleyici özelliğiy-
di. 1908 sonrasında İttihatçıların ve 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden sonra modern bir kapitalist
ekonominin oluşması için öngörülen ana mekanizma, devletin bireyleri zenginleştirecek ortamı
ve desteği sağlaması, böylece oluşacak yeni burjuvazinin yabancı sermaye ile -eşit koşullarda- iş-
birliği ve ortaklık ilişkileri içine girerek gelişmeyi ve sanayileşmeyi gerçekleştirmesiydi.
(10)
Türkiye, İkinci Dünya savaşına girmedi. Ancak, cephelerde fiilen savaşmanın dışında savaş
ekonomisinin koşullarını tüm ağırlığıyla yaşadı. 1940-1945 dönemini bu anlamda, yani iktisadi
gelişme surecinin durması anlamında, “bir kesinti” olarak nitelendirmek doğrudur.
(11)
Siyasi bakımdan 1946 yılı, tek parti rejiminden çok partili parlamenter rejime geçişin baş-
langıç tarihidir. 1946 yılına salt iktisadi bakımdan da bir dönüm noktası niteliği kazandıran
özellik, 16 yıldır kesintisiz olarak izlenen kapalı, korumacı, dış dengeye dayalı ve içe dönük ik-
8 Boratav, Korkut: Türkiye İktisat Tarihi. 1908-1985. İmge Yayınları Ekonomi Dizisi. S.11. Ankara. 2003
9 a.g.e. Sayfa 23.
10 a.g.e. Sayfa 45.
11 a.g.e. Sayfa 63.