

80
▶
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
Belgeler ve Tanıkların Işığında DOSAB’ın 25 Yılı
bir yeriydi. İşte o tarihte, bütün dostların bir araya gelmesini talep eden bir çağrı yazısı yazdım.
Bu çağrı yazısının hepsine olur cevabı geldi. Tam da o gün sabah bir arkadaşım dedi ki ‘Ali Os-
man Bey’in fabrikaları da bu bölgenin içinde olacak. Mustafa Bey var, eski valilerimizden genel
müdür, bir konuşsana onun ağabeyiliğini iste’. Eyvah, dedim ben unuttum. Apar topar randevu
alıp gittim. Rahmetli Mustafa Karaer’e dedim ki, ‘Biz böyle bir toplantı yapıyoruz, bugün öğ-
lende ama ben açıkçası unuttum sizi çağırmayı. Gelir misiniz?’ Tamam gelirim, dedi. O sırada
da Ali Osman Bey geçiyordu ofisin önünden. Çıktık önüne işte böyle bir şey var, diye anlattık.
Karaer, ben gidiyorum, katılıyorum, dedi. Ali Osman Bey bana dönüp ‘Çok iyi yaparsınız. Çok
iyi faydalanırsınız sizin yararınıza, hepimizin yararına.’ deyip selamet diledi. O gün toplantımızı
yaptık. Öğlen yemeği ve maksadına uygun çağrıya icabet eden bir kaliteli insanlar topluluğuyla,
harika bir gündü o gün. Neden? Lisanımızı düzelttik. Selam vermek için bir sebep çoğaldı. Yan
yana arabalarımızla geçiyoruz. Kafalarımız hep o tarafa çevriliyordu. Ondan sonra selamlaşma
başladı. ‘Yahu sen ne üretiyorsun?’ diye birbirimize sormaya başladık. Bir geleyim, gideyim diye
başladı ve o toplantıda biz, adını koyduğumuz bir mutat toplantılar dizisini başlattık. Adı için
benim aklımdan rastgele bir şey geçti. Dostluk, kardeşlik ve ‘Dostluk toplantısı.’ olsun. Yani bir
ad değil ama ad olsun dedik. ‘Dostluk komitesi toplantısı.’ adı oturdu. Her ay düzenli gelindi, biz
her ay genel kurul niteliğinde, sorunlarımızı çözen, meselelerimizi ortaya koyan, bir dernekleş-
me öncesi çalışmalarını başlattık. Ama burada her hangi bir başkan ya da yönetim kurulu, ya da
organlar yok. Yani saygıdan dolayı, ağabeyimiz sayın Mustafa Karaer bizim başkanımızdı. Onun
başkanlığında bu toplantıları yaptık. Notlar tuttuk. Niyetler, dertler, şikayetler.
İşte ne bileyim, bir arkadaşın fabrikasından çıkan kimyasallardan, o gün 30-40 tane koyun
öldü. Bütün Bursa basını, ulusal basın bile yazdı. Bu kötü bir şey öğretti. Onu düzeltmek için ar-
tık organize olma fikri çıktı. Yani o gün, bugün hala devam eden, tarihi dostluk komitesi toplan-
tısı. Türkiye’deki bugüne göre 274 bildiğim organize sanayi bölgesi var. Ama yine bildiğime göre
konuşuyorum ki, bir tek Bursa’da DOSAB’ta böyle bir mutat toplantılar dizisi var. Ha ne oldu?
Problemlerimiz ve dertlerimiz azaldı. Toplantı sayımız da azaldı. Ama toplantıyı yapmamak gibi
bir tavır ve davranışımız olmadı. Senede yine bir kaç defa yapıyoruz. Şimdi burada maksat şudur.
Bu haberleşmeyi sağlayan kişilerin resmi organı tanıması lazım. Nedir bu, dernekleşme. İşte bu
dernekleşmeye giden yolda, muhtelif toplantılar yapıldı.
Bir keresinde Demirtaş Nahiyesi’nin, -o zaman belediye idi-, Belediye Başkanı Halil İbo,
bize çok destek verdi. Onların düğün salonunda bir alel usul bir toplantı yaptık. Sonra rahmet-
li Mehmet Beysel’in ofisinde lokalize böyle, birbirimizden haberli, habersiz toplantılar yaptık.
Ama bütün bunları yaparken de, derneğe giden yol hep dostluk komitesi toplantılarının izinden
gelişmiştir. Nitekim 29 Ocak 1987’de derneğimizi kurmuş olduk. Ve kuruluştan sonra, altı ay
içerisinde yapılması gereken ilk genel kurulda da yönetim kurulunun organ olarak görev taksimi
yapıldı. Ben de bu yönetimde denetleme kurulunda görev aldım. 1990 yılına kadar bizler üçer,
beşer kişilik bazen, bazen de bir otobüs dolusu insan toplam da 44 kere -kayıtlarıma göre konu-
şuyorum- Ankara’ya gitmişiz. Yani 1990 yılında OSB oluncaya kadar ki dört sene içerisinde 44
kere yani her ay gitmişiz ortalama. Bu bir emekti.
Neden burada müteşebbis kurul olmadan bir dernek faslına bile erişmeden, OSB olmaya
kalktın? Bir çok şeyi bilmiyorduk tabi. Neyse ki bir sürü uğraştan sonra, 1990 yılında bizim
DOSAB isimli, adı, sanı, logosu belli olan bir organize sanayi bölgesi yönetim kurulumuz oldu.
Bu tanımdan sonra burası tanınmayacak bir şekilsizlikle, garip ve bağışlayın beni bir ucube or-
ganize sanayi bölgesi halinde tutulamaz bir şekilde gelişti. Ta ki 2000’li yılların başında artık biz
bu işe dur diyelim, düzen koyalım, diyen gerçekten kararlı ve akıllı adamların olduğu döneme
kadar. Ben övgüyle bahsetmek istiyorum.